reklam

Dügün Tv Aydin Çine


 

UMUDA YOLCULUK

Yazar fotoahmet 9 Nisan 2018 Pazartesi 0 yorum
-Söylediklerini anlıyorum ama bu anlattıklarının ırkçılıkla ne alakası var onu anlayamadım.
      -Darwin insanın evrimini çok önem vermiş insanın Türeyişi kitabını bu konuya ayırmıştır.Bir bakıma insanın evrimi evrim teorisinin temelidir. 
    Darwine göre insanlarda diğer canlılara benzer şekilde evrilmiştir. diğer canlılar gibi insanları da güçlü, güçsüz;  tam evrimleşmiş, İnsanın evrimi de ilkelden gelişkine doğru oluşum mantığını temel alır. İlkelden gelişkine doğru oluşum ise bilimsel bulguların sonucu değil, ateizm denen pagan dinin bir İNANCIDIR. 
     Diğer ifade ile evrim bilimsel bulguları değil bir İNANCI temel alır. Bu  nedenle bilimsel bir teori değildir. 
     Darwin diğer canlılar gibi insanların oluşumunu kademeli bu İNANCA uygun açıklamaya çalışır.  
    Darwin günümüzde yaşayan kimi insanları yarı evrimleşmiş kabul ediyordu. 
     Fark edeceğin gibi bu da ırkçılığın temel mantığıdır. Bir nevi evrimleşmiş güçlü ırklar yani milletler.. Diğer yanda evrimini henüz tamamlamamış güçsüz ırklar yani milletler. 
      Kendi milleti yani İngilizlerle Almanları insan ırkının en gelişmişleri, en güçlüleri ve soyluları kabul ediyordu. Tabi ki diğer ırkları ikinci sınıf ırk olarak görüyordu. 
     Fakat Darwin bu görüşünde, medeniyetin ilk tohumlarının ikinci ırk dediği, hakir gördüğü milletler tarafından atıldığını unutmuş görünüyor. 
     Soylu zannettiği milletler mağaralarda, gayet ilkel bir halde yaşarlarken, soysuz zannettiği milletler onlara göre çok daha üstün bir medeniyet ve kültür düzeyine ulaşmışlardı. Bunu tarih şahadet etmektedir. 
    Ayrıca Darwin soylu ve güçlü milletlerin; bir gün, er veya geç, ikinci sınıf ırk olarak gördüğü diğer milletleri yok edeceklerini söylüyordu. Tabi bu ayrımın ne kadar insafsız ve tehlikeli olduğunun farkında olmalısın.
      -Alman’ların; kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden milyonlarca insanı vahşicesine öldürmeleri bu yüzden değil mi?
      -Evet, maalesef. Bir ırkın diğer ırka olan üstünlüğünü nereden bilebilirsin? Bir insanın renginin sarı ya da siyah oluşu, derisi beyaz olandan daha güçsüz, daha değersiz; şu ya da bu atadan gelişinin diğer insanlara göre daha güçlü, daha değerli olduğunun delili midir? 
      Örneğin; Dünyanın en medeni, en gelişmiş ülkesi olarak gördüğümüz Amerika’da bile, daha kısa bir zaman öncesine kadar; siyah, beyaz diye ırk ayırımı vardı. Bir insanın derisinin rengi siyah diye, ikinci sınıf insan muamelesi yapılıyordu. Büyük güçlüklerle bu insanlık dışı uygulamayı son vermeyi başarabildiler. 
     Siyah ırk, beyaz ırkla aynı imkâna, aynı şansa kavuşunca, iddia edildiği gibi aşağılık bir ırk olmadıklarını, en az beyaz ırk kadar değerlere sahip gerçek insan olduklarını çok güzel gösterdiler. 
      Bu gün siyah ırkta, en az beyaz ırk kadar başarılıdır. Beyazlar kadar onlardan da sporcular, sanatkârlar, fikir adamları, devlet adamları yetişiyor.  
      Saçma bir ırkçılık yüzünden, bu gün batı medeniyeti şâibelidir. 
    Bu medeniyetin temelinde acı, gözyaşı, kan ve insanlık ayıbı vardır. Afrika’dan milyonlarca insanın zorla yakalanıp; köle olarak alınıp, satıldığını, insanlığa yakışmayan yerlerde yaşamaya zorlandıklarını, işkence edildiklerini ve öldürüldüklerini düşün. 
      Sadece siyah ırk mı? Vahşice Aztek, İnka medeniyetleri, kızılderili kültürü de yok edildi. Amerikalılara; sadece kızılderililere uygulanan kum deresi katliamının utancı mahşere kadar yetecektir. Sadece servet hırsıyla milyonlarca insan acı çektirildi, vahşice öldürüldü. Bunları yapanlarda, bu gün medeni görüp, kendimize örnek aldığımız milletler. 
      Bu gün de kölelik; daha başka, daha insafsız bir biçimde aynen devam ediyor. Siyah ırk gibi, diğer masum ve mazlum ırkların gözyaşları, acıları ve kanları üzerine kurulmuş bir medeniyet. 
      Yirminci yüzyıla Darwinizmin bu ilkel mantığı damgasını vurmuştur. Ve muhakkak ki teknik olarak baş döndürücü gelişmelere rağmen insanlık tarihinin en yüz kızartıcı, en karanlık devri olarak tarihlere geçecektir.
      Baş döndürücü olarak nitelediğim bu teknik buluşlar, gelişmeler insanlığın alnındaki sadece açlıktan ölen çocukların kara lekesini silemeyecektir. 
      Medeniyeti sadece teknik gelişme olarak kabul etmiyorum. Böyle bir medeniyetten bir insan olarak utanıyorum. 
    Benim anlayışımda medeniyet; insanların bütün yaratıkları sevip, saygı duymasıdır. İnsanların, çocukların açlıktan ölmedikleri düzendir. Medeniyetin özü birbirine sayıp, sevmedir. 
      Dönüp baktığımızda; insanlık tarihini, yüz kızartıcı, insanlığımızdan utandıran olaylarla dolu olduğunu görürüz. İnsanlık; askeri, silahı ve savaşı ortadan kaldıramadığı sürece medeniyetin gerçek dünyasına adım atamayacaktır. 
      Güçlü insan, güçsüzü korumak zorundadır. Yani güç; bir bakıma onu, buna borçlu tutar. Bu yüzden güçlü olma imkânı varken, bunu yapmayan bir kimse, güçlü olma imkânı olmayan kimselerin hakkını yemiş olur. Yani; her insan, imkânı nispetinde güçlü olmaya çalışmak zorundadır. Tabi güçten maksadım, sadece kaba güç değil. Zenginlikte bir güçtür, iyi huy da. 
      Aslan ormanlar kralıdır, bir av avlar, doyuncaya kadar yer, doyduktan sonra kalanını diğer hayvanlara, örneğin çakallara bırakır. İnsanlar her zaman bir aslan olmaya özen göstermeliler, bir çakal olmayı değil. Zayıfı korumayan güçlünün, gerçekte hiç bir gücü yoktur.   

Hiç yorum yok: